31 Mayıs 2013 Cuma

Gelişmiş Otel Arama ve Rezervasyon

Kuşadası

KUŞADASI HAKKINDA 

Kuşadası, Aydın iline bağlı bir ilçedir. İl merkezine 71 kilometre, İzmir il merkezine 95 km uzaklıktadır. Ege Bölgesi'nin denizle buluştuğu kıyı şeridinde yer almaktadır. Kuzeyde Selçuk ve Pamucak, güneyde Milli Park'ın bulunduğu Dilek Yarımadası ile sınırlanan ilçe merkezi, İzmir, Efes, Meryemana, Milet, Didim, Pamukkale, Marmaris, Bodrum gibi önemli turistik merkezlerin odağında bulunmaktadır.

Kuşadası Limanı, Yunanistan'a ait Sisam adasına yakın olması nedeniyle, buraya gelen turistler için Türkiye'nin ikinci önemli deniz kapısıdır. İlçenin Efes'e yakınlığı da dış turizmin gelişmesinde etkili olmuştur. Kuzeyde İzmir'in Selçuk, kuzeydoğuda Germencik, doğu ve güneyde Söke ilçeleriyle çevrilidir. 

1954 yılına kadar İzmir ilinin bir ilçesi iken, bu tarihten sonra Aydın iline bağlanmış ve büyük bir gelişim göstermiştir. Son yıllardaki aşırı inşaat yapımı ve betonlaşma nedeniyle ilçe, turistik değerini büyük ölçüde kaybetmiştir. Yüzölçümü 264 km², nüfusu 50.000 civarındadır.

 Tarihçe
Kuşadası'nın ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemekte ise de, Kuşadası yakınında Yılancı Burnu denilen yerde, Efes'e bağlı Neopolis ismi ile İyonlar tarafından kurulduğu sanılmaktadır.

Şehir daha önce, Pilavtepe eteklerinde, Andızkulesi denilen yerde kurulmuştur. Bir müddet sonra Bizanslılara ait olan bu kıyılara Venedik ve Cenevizliler, ekonomik bakımdan egemen olmuşlardır. Ulaşım güçlükleri nedeni ile Kuşadası; Andızkulesi mevkiinden alınarak bugünkü yerinde Yeni İskele (Scala Nuova) adı ile kurulmuştur.

Kuşadası'nın adını verdiği Kuşadası Körfezi ve yakın çevresi, sanat ve kültür merkezleri olarak bilinmektedir ve ilk çağlardan beri birçok farklı medeniyeti barındırmışrır.

M.Ö. 3000 yıllarında Leleger, M.Ö. 11.yy'da Aeolyalılar, M.Ö. 9.yy'da İyonlar bölgede hakim olmuşlardır. Büyük Menderes ve Gediz Irmakları arasında kalan alan, antik çağlarda İyonya adını alır. Tüccar ve denizci olan İyonlar denizaşırı ticaret sayesinde kısa zamanda zengişleşmişler ve üstün bir politik güce sahip olmuşlardır. Tarihte "İyon Kolonileri" adını alan 12 şehir kurmuşlardır.

Kuşadası, antik çağlarda Anadolu'nun Akdeniz'e açılan başlıca limanlarından biri idi. O devirde Neopolis adı ile anılıyordu. M.Ö. 7.yy.da başkentleri Sardes olan Lidyalılar yöreye hakim olmuşlardır.

M.Ö. 546'da başlayan Pers hakimiyeti, M.Ö. 334'de Büyük İskender'in tüm Anadolu'yu ele geçirmesine kadar devam eder. Bundan sonra Anadolu'da Yunan medeniyeti ile yerli Anadolu medeniyetinin sentezi olarak yepyeni bir çağ, yepyenibir sanat ve kültür anlayışı hakim olur ve bu çağ "Helenistik Çağ" adı ile anılır. Efes, Milet, Priene ve Didim bu devrin en ünlü şehirleridir.

M.Ö. 2. yy.da Romalılar yöreye egemen oldular. Hristiyanlığın ilk yıllarında, Meryem Ana'nın ve havarilerinden St.Jean'ın Efes'e gelip yerleşmesiyle burası bir dini merkez haline gelir. Miletus da Hristyanlık çağında Piskoposluk merkezidir. Bizans Çağında "Ania" adı ile anılır. Kuşadası, ortaçağda korsanlar tarafından kullanılan bir liman olmuştur. 15.yy.da, Venedikliler ve Cenevizliler zamanında şehir "Scala Nuova" adını alır.

1086'da I. Süleymanşah'ın bölgeyi Selçuk Devleti'ne katmasıyla Türk egemenliği başlar. Bölge, bu devirde kervan yollarının Ege'ye açılan bir ihraç kapısı olmuştur. Ancak Selçuk Devleti'nin egemenliği 1. Haçlı Seferleri nedeniyle kısa sürdü ve yeniden Bizans'ın eline geçti. 1280'lerin sonunda Menteşeoğulları, 1300'lerin başında 


Aydınoğulları bölgeye hakim olur. 1397-1402 arasında Osmanlıların egemenliğine girdi. 1402-1425 arası yeniden Aydınoğulları'nın eline geçtiyse de 1425'te Osmanlılar bölgeyi kesinlikle ele geçirir.

Kuşadası, 1413 yılında 1.Mehmet (Çelebi) tarafından Osmanlı egemenliğine katılmıştır. Bu tarihten sonra, şehir tamamen Türklerin elinde kalmış ve Türklerin yaptığı eserlerle dolmaya başlamıştır. Bunlardan bugünkü Kervansaray ve Kuşadası'nı çeviren surar, Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Surlarla çevrili şehre o zaman ancak üç kapıdan girilebilmekteydi. Bu kapılardan bir tanesi, Barbaros Hayrettin Paşa Caddesi ile Kahramanlar Caddesini birbirinden ayırmakta ve üst kısmı bugün Şehiriçi Trafik Bölge Amirliği olarak kullanılmaktadır. Diğer kapılar bugün mevcut değildir.

Küçükada, Bizanslılar için önemli bir askeri üs görevini yapan Güvercinada, 1834 yılında büyük bir yenilenme görmüş ve ünlü kalesi yapılmıştır. "Kuşadası" adı bu kaleden gelmektedir.

Kuşadası, Kurtuluş Savaşı'nda 1919-1921 yılları arasında İtalya'nın, onların çekilmesiyle Yunanistan'ın işgaline girdi ve 7 Eylül 1922'de düşman işgalinden kurtuldu.

Çevresi
NEOPOLİS (Yılancı burnu): Güvercinada’nın biraz ilerisinde, denize uzanan ikinci bir yarımada halindedir. Antik Neopolis’in Kuşadası’nda ilk yerleşme yeri olduğu ve İyonlar tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Görünürde birkaç duvar kalıntısı mevcuttur.

PANİONİON: Kuşadası’na bağlı Güzelçamlı sınırları içinde, Davutlar-Güzelçamlı yolu kenarında, yoldan birkaç yüz metre içeridedir. Tarihte İyon Konfederasyonuna bağlı 12 İyon şehrinin merkezidir. Ayinlerin ve törenlerin yapıldığı yer burasıdır.

PYGALE: Kuşadası’nın 3km. kadar kuzeyinde küçük bir yerleşim yeridir. Kuştur Tatil Köyünün yanındaki burun üzerinde bulunmaktadır. Agamemnon tarafından inşa edilmiştir. Dikkate değer bir kalıntıya rastlanmamaktadır.

KALEİÇİ CAMİİ: Çarşı içindedir. 1618 yılında Sadrazam Öküz Mehmet Paşa (ölümü 1619) tarafından yaptırılmıştır. Bu nedenle “Öküz Mehmet Paşa Camii” adı ile de anılmaktadır. 1830 yılında onarılmıştır. Son cemaat yeri ağaçtan yapılmıştır. Tek şerefeli minaresi sağdadır. Caminin giriş kapısının kanatları geometrik geçmeler ve sedef kakmalarla süslenmiştir. Camiyi 12 kenarlı ve 16 pencereli kasnak üzerine bir kubbe örtmektedir.

ÖKÜZ MEHMET PAŞA KERVANSARAYI: Kuşadası İskelesi yakınındadır. 1618 yılında Sadrazam Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1966 yılında restore edilmiştir. Deniz ticareti için yaptırılan bir Osmanlı Kalesi olup, yaklaşık 18,50-21,60m. ölçülerindeki avlunun etrafını, iki katlı revaklı bir kapalı mekan çevrelemektedir. Kuzeybatı ve Güneydoğudaki köşelerde, arka taraftan üst kata çıkılan iki merdiven vardır. Kervansarayın girişi kuzeydedir. 2.96 m. enindeki mermer kapı boşluğu, basık bir kemerle örülmüştür. Kapının sadece bir görünümü vardır. Girişin sağ ve sol tarafında birer kemerle orta mekana bağlanan iki bölüm mevcuttur. Soldakinin, arkaya küçük bir kapı ile bağlandığına bakılarak, eşyaların içeri alındığı emanet bölümü olduğu saptanmıştır. Sağdaki girintinin ise Han’ın giriş ve çıkışını sağlayan görevlilerin yeri olduğu düşünülmüştür. Avlunun ortasında kazı ile açığa çıkartılan şadırvan, bugün havuz haline getirilmiştir.

MİLLİ PARK: Samsun dağlarının Ege Denizine uzantısı olan Dilek yarımadasındaki ormanlık alan, 1966 yılında Milli Park olarak korunmaya alınmıştır. Milli Park 11.000 hektarlık bir alanı kapsamaktadır ve Kuşadası ilçesinin sınırları içinde ve ilçe merkezinin güneyinde yer alır. İlginç jeolojik ve jeomorfolojik yapısı yanında, Akdeniz bölgesinde ender görülen bir bitki örtüsüne sahiptir. Bu özelliğinden dolayı, botanikçilerce yapılan araştırmalarla bilimsel bir değer kazanmıştır. Milli Parkın sahip olduğu doğal çevre, yakın zamanlara kadar kara yolunun bulunmamasının da katkısıyla, kimi yaban hayvanlarının da korunduğu bir alan olagelmiştir. Bu arada soyu yeryüzünde hemen – hemen tükenmek üzere olan türlere de rast gelinmektedir. Bunun en tipik örneği Anadolu Parsıdır. Milli Parkta, çok sayıda sürüngen, memeli hayvan ve kuş türü bulunduğu gibi, bu alanın kıyılarında da Akdeniz’e özgü hemen hemen bütün balık çeşitleri ile deniz kaplumbağaları yaşama ve çoğalma olanağı bulmuşlardır. Akdeniz ülkelerinde korunmaya alınan Akdeniz foku da yörenin tipik hayvanlarındandır. Milli Park alanı içinde bulunan plajlar ve piknik yerleri, ziyaretçiler tarafından Nisan ve Ekim ayları arasında büyük ilgi çekmektedir. Park, ayrıca doğayı sevenler için orman içi patikalarda yürüme ve tırmanma olanakları da sağlamaktadır. Milli Park'ın güney kesimleri Söke ilçesinde kalmaktadır.

KADIKALESİ: Kuşadası-Davutlar yolunun 10'uncu kilometresinde, dar bir yol üzerinde bulunur. Venedik ve Bizanslılar tarafından kullanılan bu kalenin bir bölümü 1976 yılında restore edilmiştir.
Kuşadası haritası

 Nerede Kalırım ?   

Tüm Kuşadası Otelleri, Oda Bilgileri ve Online Rezervasyon için bakınız:



Gümbet

GÜMBET HAKKINDA

Son zamanlarda başlıbaşına bir yerleşim bölgesi haline gelen Gümbet, Bodrum'un yalnızca 2 Km. Güneyindedir. Adını sayısız beyaz kubbeli yağmur sarnıçlarından alan Gümbet, yarımadanın en uzun ve ünlü kumsallarından biridir. Kıyısı sığdır ve deniz sahilden yavaş yavaş derinleşir.

 En sıcak günlerde bile, koyun boğazından içeriye doğru serin bir esinti oluşur. Burası, ufak kiralık sandalları, su kayağı, sölf ve geniş kumsaldan başlayan paraksi gibi su sporlarıyla ünlü bir spor merkezidir.

Gümbet'in popülaritesi, burada oldukça ünlü bir gece yaşamının doğmasına neden olmuştur. Gümbet sokakları, gün doğumuna kadar, barlardan ve yol kenarlarındaki kahvelerden gelen müzik seslerinin titreşimleriyle dolar.

Hızlı ve eğlenceli yaşamı, hem ülkemizden hem yurtdışından gece hayatı meraklılarını cezbeder.

Gümbet, yabancı turistlerce en çok rağbet gören beldemizdir. Aynı zamanda en rahat ettikleri yerlerdendir, Bodrum yarımadasında.

Süslü rengârenk çarşısının, barlar sokağının yapay bir havası vardır. Kendinizi bir film setinde gibi hissedebilirsiniz. Gençler ve orta yaşın altındaki turistler için cennettir Gümbet. Eğlence ve gece yaşamı sokaklara taşar, sabaha kadar devam eder. Ülkelerindeki yaşamı burada da sürdürürler. Türkçe bir tabelaya zor rastlanır Gümbet'te.

Her ne kadar Bodrum'un resmi bir parçası olarak geçse de Gümbet zaman içerisinde özel karakterini, cazibesini kazanmış bir beldedir. Yarımadanın en çok tercih edilen otelleri ve pansiyonları buradadır. Uzun kumsalıyla ilgi çekmesinin yanısıra deniz, güneş, kum kombinasyonu da şüphesiz Gümbet'in popüler olmasında etkendir.

Eğlence hayatı canlı gece hayatının çeşitliliğinde bir çoğunda ses izolasyonu olan bar, disco ve publarda yaşanır.

Gümbet tatil için farklı bir seçenek de sunar: Su sporları. Parasailing, yelken, su kayağı, rüzgâr sörfü gibi sporları Gümbet'te rahatlıkla yapabilirsiniz. Otellerin genellikle deniz kıyısında oluşu ve merkeze yürüme mesafesinde yer alması çocuklu aileler için de Gümbet'i cazip kılar.

 Nerededir ? Nasıl Gidilir?

Gümbet, Bodrum'un hemen yanıbaşında 3 km. mesafede güzel bir koyda yer alan ve son yıllarda özellikle yabancı turistler tarafından tercih edilen gözde bir tatil beldesidir. Gümbet'in denizi sığ ve kumsalı uzundur. Bu açıdan özellikle çocuklu aileler için ideal bir tatil yeridir.

Bodrum'a dolmuş ile 5 dk. mesafede yer alan Gümbet'in ismi beldedeki üstü beyaz damlı çok sayıda sarnıçtan gelmektedir. Bodrum-Gümbet arası çalışan dolmuşlar özellikle yaz aylarında 24 saat çalışmaktadır.

Son yıllarda oldukça gelişmiş ve çok sayıda otel, pansiyon, restoran, bar ve diskoları ile kendine has bir tatil beldesi konumunda olan Gümbet, aynı zamanda Bodrum yarımadasının önemli su sporları merkezlerindendir. İnceburun ve Adaburun arasındaki koyda yer alan Gümbet, bu açıdan su sporları için çok elverişli bir konumdadır. Bodrum yarımadasının en popüler su sporları merkezleri de Gümbet'te bulunmaktadır.

Gümbet, Bodrum şehir merkezine çok yakın olması ve plajının güzelliği sebebiyle son yıllarda çok hızlı bir büyüme kaydetmiştir.

Gümbet, aynı zamanda hareketli gece hayatıyla da özellikle son yıllarda Bodrum'um gece hayatına bir alternatif olmuştur. Akşamları Gümbet sahilinde ve sokaklarında her türlü eğlence imkanını sunan bar, disko, gece kulübü ve restoranlar Gümbet tatilcilerine müzik ve eğlencenin her türünü sunmaktadır.

 Gümbet haritası

 Nerede Kalırım ?   

Tüm Gümbet Otelleri, Oda Bilgileri ve Online Rezervasyon için bakınız:



Göcek

GÖCEK HAKKINDA

Türkiye'nin güney batısında yer alan Göcek, Muğla ilinin, Fethiye ilçesine bağlıdır. Göceğin yaklaşık yüz ölçümü 42 km² 'dir ve 10,5 km² 'lik ormanlık alana sahiptir. Turizm yönünden 1980 yılından sonra keşfedilmiş ve dünyaca ünlü bir tatil merkezi olmuştur. Özellikle coğrafi yapısı, sakin bir liman oluşu sebebiyle en küçük teknelerden mega yatlara kadar her boy tekne için zevkli bir mavi yolculuk sağlamaktadır.

Göcek Türkiye'deki en göz alıcı yatçılık merkezi ve marina beldelerinden birisidir.



Antik Skopea olarak adlandırılan körfezdeki 12 adaları cevreleyen çam ormanları ile kaplı dağlarla çevrilmiş Belde, Ege kıyısında Dalyan ve Fethiye arasındadır.

Göcek çevresindeki onlarca doğa harikası koyları gezen yatlara ev sahipliği yapan, 2500 tekne barındırma kapasitesine sahip 6 adet Marina vardır.

Bodrum'dan Fethiye'ye kadar olan alanda yapılan yatçılık turizmine ismini veren Mavi Yolculuğun (Blue Voyage) başlangıç noktası olan Göcek, doğal plajları, çevre adaları, bir zamanlar Cleopatra'nın yaşadığı rivayet edilen Cleopatra Hamamı olarak da bilinen Manastır Koyu'na ev sahipliği yaptığı gibi çevredeki Dalyan, Ölüdeniz ve Sarıgerme beldelerine yakınlığı ile de önem taşımaktadır.

Dalaman Uluslararası Havalimanı'na 20 dakika mesafede olan Göcek yılda yaklaşık 300 gün süren yaz sezonu ve kışları 15 C°, yazları 35 C° sıcaklık dereceleri ile ideal bir yerleşim merkezidir.

Göcek'te Alışveriş

Göcek'in ne arasanız bulabileceğiniz oldukça geniş çarşısı vardır. Migros, Diesa, Carrefour, Tansaş, Bim gibi zincir mağazalar da Göcek'te yoğunluktadır. Sevdiklerinize çeşitli hediyeler götürmenizi mümkün kılan çeşitli hediyelik eşya dükkanları, halıcılar, butikler ve kuyumcular sıra sıra. Çakmaklıklar, free-baglar, küçük güderi cüzdanlar çok şık ve özelliklidir. Bunları büyük kentlerde bu şekilde bulamayabilirsiniz. Gümüş takılara, deri bilekliklere ve uğurlu taşlara merakınız varsa, bu tezgahların önünden ayrılmanız zor. Göcek`te büyük, küçük birçok market, marinalara çok yakın, mavi yolculuk alışverişinizi teknenize kadar ulaştırıyorlar.

Ulaşım

Hava, deniz ve kara yolları ile ulaşım sağlanmaktadır. Göcek, Dalaman havalimanına sadece 21 km uzaklıkta olduğundan hava yolu ile ulaşım daha çok tercih ediliyor. Göcek'e karayolu kullanarak gelmek isteyenler için hemen hemen bütün büyük otobüs firmaları bölgeye sefer yapıyor. Yaz sezonunda bu firmaların sayısı da ve seferlerin sıklığı artıyor. Antalya-Fethiye arasında saat başı otobüs var, İstanbul-Göcek arası 800 kilometre kadar, bu yolda yaz aylarında gece seyahat etmek daha rahat oluyor. İzmir'den Fethiye'ye çok sık otobüs seferi düzenleniyor. Üstelik bu istikametten denizyoluyla gelmek de mümkün. Göcek'e karayolundan gelenlerin, özellikle ilçeye 40-50 kilometre kala doğal güzelliklerden gözleri kamaşıyor. Dik uzanan dağlar ve Akdeniz'in tipik bitki örtüsü dikkat çekiyor. Türk Denizcilik İşletmeleri'nin Akdeniz Turları ile de Fethiye'ye ulaşabilirsiniz. Ayrıca yaz sezonu boyunca Fethiye-Rodos arasında çalışan deniz otobüsleri mevcut.

Göcek'e Uzaklıklar

Dalaman: 19 km   -   Fethiye:  28 km    -   Marmaris: 103 km    -   Muğla:     107 km
Antalya: 210 km   -   Bodrum:215 km   -   İzmir:        330 km    -   İstanbul: 850 km

 Göcek haritası

Nerede Kalırım ?   

GÖCEK'TE KONAKLAMA ve Online Rezervasyon için bakınız:



Turgutreis

BODRUM - TURGUTREİS HAKKINDA

Turgutreis, Bodrum yarımadasında bulunan ikinci en büyük kasabadır. Burası konuklara, gerçek Türk yaşamıyla, yeterince dinlendirici ortamları bir arada sunar.

Kasabaya "Turgutreis" adı, 16. Yüzyılda burada doğan aynı isimdeki büyük Türk amirali Turgut Reis'in anısına verilmiştir. Batı dünyasında Dragut adıyla bilinen Turgut Reis, özellikle Osmanlıların Malta Kuşatması ile tanınmaktadır. Kasabanın bir kaç kilometre dışında, deniz kenarındaki bir anıt onun ilk yelken açtığı yeri gösterir.

Bu büyük amiralin adını taşıyan kasaba, halen yarımadanın batısında bir ticaret merkezidir. Çevre köylerde üretilen ürünler, buradan nakliye şirketlerine veya fırın, dükkan ve diğer servis noktalarına ulaştırılır. Daha çok dinlenmek isteyenler için Turgutreis'teki kilometrelerce uzun kumsal ve kıyılarda, Türk damak tadını sunan restoran ve barlar bulunmaktadır.

Bugün Turgutreis, bir çok iyi kalitede otelin, restoranın, güzel plajların ve dükkânların bulunduğu, büyüyen bir beldedir. Akyarlar, Aspat ve Kadıkalesi beldeleri idarî olarak Turgutreis Belediyesi’ne bağlıdır. Batıya doğru uzanan adalar şeridi, antik çağda sığ sularda batmış birçok geminin bulunduğu yerlerden biridir. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin açılmasına sebep olan ilk sualtı arkeolojik kazıları bu bölgede yapılmıştır.

Güçlü ve önceden tahmin edilemeyen rüzgâr ve akıntılar, acemiler için olmasa bile, rüzgâr sörfünün ustaları için Turgutreis’i bir cennet kılar. Yorucu bir günün ardından denizden veya sahilden izlenebilecek günbatımı manzarası, ziyaretçileri büyüleyecektir.

Cumartesi günleri kurulan, köylülerin kendi ürettikleri sebze ve meyveleri sergilediği, taptaze, canlı ve parlak renklerle dolu tezgâhların olduğu pazarı görülmeye değer. Karaincir, Akyarlar, Turgutreis ve Kadıkalesi arasında yer alan herbiri birbirinden güzel doğal plajlar ile günümüzün modası beach club’lerle dolu bir belde.



Amiral Turgut Reis 

Turgut Reis 1485 yılında ismini aldığı Turgutreis’in Karabağ mahallesinde dünyaya gelmiştir. Turgut‘un gözü daha küçük yaşından beri denizlerdeydi. O, hikayelerini dinlediği, küffâra denizlerde de aman vermemek için canlarını ortaya koyan leventlerin arasına karışmak istiyordu. Henüz çocukluk çağlarındaki Turgut, levent olarak Osmanlıya ait kadırgalarda çalışmaya başlamıştır. Az zamanda gözü pekliği, zekası ve mahareti ile dikkatleri çekmiştir. Gittiği Cezayir‘de Barbaros Hayreddin‘in hizmetine girdi. Barbaros ile birlikte katıldığı Preveze Deniz Savaşında (28 Eylül 1538) yedek donanmaya komuta etti ve görevini başarıyla yerine getirdi. Venediklilerin ele geçirdiği Dalmaçya kıyısındaki Castelnuavo kalesini geri aldı. Korsika‘da Salih Reis ile birlikte Cenovalılara tutsak düştü (1540). Üç yıl sonra Cenova‘yı kuşatan Barbaros tarafından ikisi de kurtarıldı (1543). Kanunî Turgut Reis‘i çok sevmektedir. 1556‘da kendisini Trablusgarb Beylerbeyi olarak tayin eder. Turgut Reis şehadetine kadar bu vazifede kalır. Turgut Reis 80 yaşında olmasına rağmen en ön saflarda hücum etmekte, getirdiği tekbirlerle, naralarla askerlere şevk vermektedir. 17 Haziran 1565 günü yine şiddetli bir muharebede en ön saflarda vuruşurken başına isabet eden bir şarapnel parçasıyla yaralanır. Ak sakalı kana bulanır, bilahare de son nefesini vererek şehadet şerbetini içer. Yalnız bizim tarihimizin değil, bütün dünya tarihinin şahit olduğu eşsiz amirallerden olan Turgut Reis, Trablusgarb‘a götürülerek oraya defnedilmiştir. Şimdi aynı yerde türbesinde yatmaktadır. Malta‘da Turgut Reis‘in şehit düştüğü yere hâlâ Pointe Dragut, yani Turgut Burnu denilmektedir. 

Bodrum - Turgutreis Tarihi Yerler

Akyarlar

Eski adı “Kefoalonia" olan Akyarlar Koyu, Turgutreis‘e 9 km. uzaklıktaki, beldenin en büyük koyudur. Akyarlar, Turgutreis‘in Kos‘a (İstanköy) en yakın olan noktasıdır.Balık çeşitliliğinin yanı sıra, deniz süngerlerinin en çok çıkarıldığı, su altı zenginlikleriyle de dalış tutkunlarının tercih ettiği koylardan biridir. Akyarlar Koyu, rüzgarlı olması nedeniyle de rüzgar sörfü için oldukça elverişlidir. Pırıl pırıl denizi, restaurantları ve otelleriyle günümüzün en popüler tatil beldesi haline gelmiştir.

Fener Burnu–Kemer

Hüseyin Burnu olarak bilinir fakat, Fransızlar tarafından 1931 yılında yapılan deniz feneri halk tarafından adının "Fener Burnu" olarak kalmasına neden olmuştur. Kemer Mevkii'nde bulunan Deniz Feneri'nin hemen altında bulunan kumsal, zamanla kalabalık sahilleri tercih etmeyen tatilcilerin gözde sahillerinden biri haline gelmiştir. 

Aspat

Turgutreis'e 13 km. uzaklıktaki tarihi yerlerden biridir. Orjinal adı "dikime elverişsiz yer" anlamına gelen Aspartos‘dur. "Mouselous" hükümdarlığında Telmere Şehri olarak inşa edilmiştir. Aspat, Cenova korsanlarının barınağı olarak tarihte yerini almıştır. Aspat Dağı‘nın tepesine korsanlar tarafından gözetleme amaçlı bir kale yapılmış ve bu tarihi kale günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır. Aspat Kalesi (Çıfıt)‘nin batı yamacındaki nehirden akan suyun tadının (bir sene boyunca bir kapta kapalı bile tutulsa)değişmeyeceği rivayet edilmiştir.

Kadıkalesi

Kadıkalesi bisiklet tutkunları için harika bir parkur içeren ve Turgutreis‘ten sadece 4 km. uzaklıkta turistik beldelerden biridir. Eski bir Leleg şehridir. Hellenistik dönemde yapılan ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde bir kadı tarafından kullanılan tarihi kale, "Kadıkalesi" olarak beldeye adını vermiştir. Tepenin hemen karşısında Roma döneminden kalma bir kilise de tüm canlılığıyla tarihi yapısını korumayı başarmıştır. Kilise yönünde yörenin sembolü olan yine tarihi bir su sarnıcı bulunmaktadır. Eski ve antik dönemlerden kalma çeşme ise hala kullanılmaktadır. Kadıkalesi hem tarihi özelliği hem de yeşili, sakin plajları tercih edenlerin seçimi olan şirin bir beldedir.

Bağla

Turgutreis‘in batısında yer alan denizi ve geniş kumsalıyla hem tekne turlarının gözde durak noktalarından biri, hem de deniz-kum-güneş tutkunu tatilcilerin rağbet ettiği, Turgutreis merkezden dolmuşla 15 dk mesafede bir beldedir. Bağla Koyu, aynı zamanda kamp yapmak için de Bodrum yarımadası‘nın en elverişli bölgesi olduğundan, yaz aylarında kampçıların uğrak yeridir.

 Ekonomi ve Turizm

1960‘lara değin, Bodrum ve yöresi Anadolu'nun büyük merkezleriyle bağlantıları çok sınırlıydı. Çok eskiden beri Liman kenti olan Bodrum dış dünya ile ilişkileri hep deniz yolu ile kurulmuştu. Ve ticari ilişkileri Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılana değin Rodos‘la yapıyorlardı. Cumhuriyet döneminde İstanbul-İskenderun seferini yapan gemiler Muğla'nın kıyı limanlarına uğrarlardı. Yörede tarım, balıkçılık ve süngercilik ile ekonomisini sağlayan halk, ulaşımın gelişmesi sonucu turizmin büyük bir gelir kaynağı olduğunu görmüş, bu alanda yoğunlaşmıştır. Bakanlıklar arası Turizm Komitesi'nin, 1970‘lerin sonunda ve 1980'lerin başında ortaya çıkan iki yeni etken, yörenin dış turizme açılmasında büyük rol oynamıştır. Bunlardan biri Akdeniz‘de çok yaygın olan yat turizmi; ikincisi de, Bodrum Havaalanı'nın hizmete girişidir. Turgutreis Bodrum‘un en geniş alana sahip beldesi olarak koyları, denizi ve kumu ile; devre mülk tatil evleri, hotel ve motelleri, restaurant, bar diskoları, süper alışveriş merkezleri her geçen gün artmaktadır.

Turgutreis ortalama 20 bin turistik yatak kapasitesi ile turizme hizmet vermektedir. Turgutreis Belediyesi'nin yapmış olduğu hızlı çalışmalar arasında yapılmaya başlanan yat limanında turizme büyük bir hizmet vermesi ve yörenin daha da hareketlenmesi amaçlanmaktadır. 500 yat kapasiteli marina, günlük giriş-çıkış sağlanacak şekilde projelendirilmiştir. Adadan biri olan Yassıada yanlarında batık gemi olduğundan sualtı kazı çalışmaları yapılmaktadır.

Bodrum - Turgutreis haritası

Nerede Kalırım ?   

TURGUTREİS'TE KONAKLAMA ve Online Rezervasyon için bakınız: 



İçmeler

MARMARİS - İÇMELER HAKKINDA


İçmeler Muğla'nın Marmaris ilçesine bağlı bir beldedir. Marmaris Körfezi içinde yer alır. Nüfusu 9.604`tür. Adı meşhur ve şifalı içme suyundan gelmektedir. Suyunun en önemli özelliği sindirim sitemine iyi gelmesidir. Oldukça düzenli ve çekici sahil şeridi eğlence ve alışveriş merkeziyle dikkat çeker. Sahip olduğu doğal güzellikler yanında, İçmeler size irili-ufaklı çok sayıda konaklama tesisi seçeneği sunar. Yeşilin ve mavinin koynunda gündüz güneşin, kumun ve denizin tadını doyasıya çıkarabilir, gece ise dünya mutfaklarından leziz tatları deneyebileceğiniz restoranlarda müzik ve mum ışığı eşliğinde yemeğinizi yiyebilir, ardından gönlünüzce eğlenebileceğiniz gecelere kendinizi bırakabilir, animasyon gösterileriyle gecenizi renklendirebilirsiniz.


İçmeleri ortasından bölen dere ıslah edilmiş haliyle beldeye ayrı bir canlılık kazandırır. Dere boyunca dolaşırken iki yakasını süsleyen hediyelik eşya ve elişi sergilerinden alışveriş yapmanın keyfini yaşamak gerekir. İçmeler, büyük, temiz ve kullanışlı 6 km.lik sahil bandına sahiptir. Harika kumsalı ile İçmeler Mavi Bayrak ödüllüdür. Plaj boyunca devam eden yaya yolu, sahil önündeki tesislerin canlı görünümü ile turistler için de gece gündüz vazgeçilmez bir gezi ve yürüyüş yolu haline gelmiştir.



Marmaris körfezinin batı ucundaki eşsiz koyda yer alan belde elit bir tatil için vazgeçilmez turizm merkezidir. Sırtını dağlardan inen çam ormanlarına yaslamış olan İÇMELER adını çok sayıdaki su kaynağından alır. Suyunun en önemli özelliği sindirim sitemine iyi gelmesidir. Oldukça düzenli ve çekici sahil şeridi, tüm koy boyunca uzanan plajı, nezih konaklama tesisleri, restaurant, bar, eğlence ve alışveriş merkeziyle dikkat çeker.



Modern ve geleneksel yapının buluştuğu koyda eski yerleşim, sahil şeridinin hemen arkasında KÖYİÇİ (İçmeler Köyü) denen yerde tüm otantikliğiyle siz misafirlerini bekler. Köy içinden devam edilirse, yürüyüş mesafesinde karşınıza çıkacak kanyon sizi başka bir dünyaya sürükler. Dağların buluştuğu yere gömülmüş kanyonu ve çevresini gezmek, doğa tutkunları için ayrı bir macera olacaktır.



Botanik bahçe şeklinde düzenlenmiş İçmeler Parkı, belde girişinde hemen dikkati çeker. Ziyaretçilerine bar - restaurant ve kafeterya hizmeti de verecek şekilde düzenlenmiş park, otelinize bir adımlık mesafede doğayı tekrar tekrar ayağınıza serer.


İçmeleri ortasından bölen dere ıslah edilmiş haliyle beldeye ayrı bir canlılık kazandırır. Dere boyunca dolaşırken iki yakasını süsleyen hediyelik eşya ve elişi sergilerinden alışveriş yapmanın keyfini yaşamak gerekir.                                                 

Tarihçe :

    İçmeler’in, tarihçilere göre Batı Anadolu medeniyetlerinden olan Karyalılar tarafından kurulduğu düşünülmektedir. M.Ö. 3400 yıllarında bölgeye hakim olan Karyalılar’ın ardından medeniyetin beşiği kabul edilen bu bölgeye birçok kavim hakim olmuştur. Eolyalılar, İyonlar, Dorlar, Lidyalılar, Persler’ den sonra Makedonya kralı Büyük İskender tarafından istila edilmiştir. Daha sonra Romalıların idaresine geçenbölge uzunca bir süre Bizans idaresinde kalmış ve Rodos’lu memurlarca idare edilmişlerdir. 1280 – 1290 yılları arasında Türk egemenliğine geçen bu bölgede sıklıkla tarihi kalıntılara rastlanmaktadır.
                                               
    Yemyeşil bir doğaya sahip olan İçmeler, Akdeniz ve Ege’den oluşan mükemmel bir kokteyl gibidir. Çepeçevre çam ormanları ile kaplı dağlar tarafından gizlenmiş bir cenneti andırır. Uzun ve temiz sahili, kristal temizliğinde denizi uluslar arası Mavi Bayrak ödülünü defalarca kazanmasını sağlamıştır. Düzenli yerleşimi ve tamamlanmış altyapısıyla örnek bir turizm kentidir.
    
    İçmeler’in önemli bir özelliği de ismini aldığı içme suyudur. İçmeler koyunun sağ köşesinde sahile yakın bulunan bu kaynak suyu klorür ve sülfat anyonu ile sodyum, potasyum, magnezyum ve kalsiyum katyonlarınca fazlasıyla zengin bir sudur. Litresinde 140 gr.dan fazla erimiş madde olduğundan içimi zordur. İç hastalıklara iyi geldiği belirlenen sudan iki bardak içilince derhal müshil tesiri gösterir.Köyün Gölenye adı 1963 yılında Muğla Valisi Şerif Tüten tarafından İçmeler olarak değiştirilmiştir.

Konum :

Ege denizi ve Akdeniz’in tam kesişme noktasında bulunan İçmeler kasabası, Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden birisi olan Marmaris ilçesine bağlıdır. Türkiye’nin güneybatısında yer alan Marmaris körfezindeki harika bir koydadır. Avrupa ve Asya’nın yol ayrımında bulunan bu cennet belde, denizcilerin tabiri ile dünyadaki konumu itibarıyla 36 48’ 30’’ Kuzey enlemi ve 028 14’ 00’’ Doğu boylamı pozisyonunda yer alır.

Marmaris - İçmeler haritası

 Nerede Kalırım ?  

İÇMELER'DE KONAKLAMA ve Online Rezervasyon için bakınız:


Ölüdeniz

FETHİYE - ÖLÜDENİZ HAKKINDA


Ölüdeniz, Muğla’ya 128 km, Fethiye’ye 12 km uzaklıktadır. Bölge, kıyıların olağanüstü manzara güzellikleri, doğası ve doğa sporları aktivitelerine uygun bir bölge olması sebebiyle 1983 yılında Tabiat Parkı ilan edilmiştir.

Ölüdeniz, Muğla’ya bağlı Fethiye ilçesinde bulunuyor. Gözde bir tatil merkezi olan Fethiye’ye Türkiye’nin tüm büyük kentlerinden düzenli otobüs seferleri bulunuyor. En yakın havaalanı olan Dalaman Havaalanı 55 kilometre uzaklıkta. Fethiye’den Ölüdeniz’e minibüsler kalkıyor. Bu minibüsleri kullanarak Ölüdeniz’e ulaşabilirsiniz…

Yeryüzü Cenneti Doğal güzellikleri, zengin tarihi ve kültürel mirası ile Fethiye-Ölüdeniz dünya çapında haklı üne kavuşmuş bir yeryüzü cenneti.

“Tanrının Dünyaya bahşettiği cennet” olarak adlandırılan Ölüdeniz, ülke dışına taşan ünü ile dünyaya mal olmuş bir turizm merkezi. Çarpıcı güzelliğe sahip Ölüdeniz, adı gibi sakin ve kıpırtısız. Fethiye’ye 14 km uzaklıktaki Ölüdeniz, çamların arasında uzanan yoldan sonra mavisiyle birden bire çarpıyor insanı. Belcekız koyu ve bu koyun içinde uzanan kumsalı yürüdüğünüzde eşsiz Ölüdeniz’i görüyorsunuz. Ölüdeniz, büyülü gibi kıpırtısız… Dibinde tek bir yosun bile yok. Bembeyaz kumlarla örtülü. Suyun ve dibindeki kumun kırdığı ışık ünlü turkuaz rengini veriyor Ölüdeniz’e… Kıyılara kadar uzanan yemyeşil çam ormanları, içinde yeşilin, mavinin ve morun her tonunun görülebileceği ılık denizi, uzun kumsalı ile Ölüdeniz bir dünya harikası. Son yıllarda, 1975 m. yükseklikteki Babadağı’nın doruklarından paraşütle atlayanlar, dünyanın en nefes kesici manzarasıyla karşılaşıyor. Yılın on ayı denize girme olanağı sunan bu eşsiz koyda çok sayıda turistik tesis, restoran, alışveriş merkezi ile üniteler bulunuyor.

Ölüdeniz'e adını veren efsane: Belcekız Efsanesi

Belcekız adı da bir efsaneye dayanıyor. Eski çağlarda buralardan geçen gemiler açıkta demirler ve içme suyu almak üzere kıyıya sandalla çıkarlarmış. Bir gün yaşlı bir kaptanın genç, yakışıklı oğlu su almak için koya çıktığında güzel mi güzel Belcekız’ı görür. Görür görmez de vurulur. 

Kızın yüreğine de ateş düşer. Ama delikanlı suyu alıp dönmek zorundadır. Gemi uzaklaşıp gider. Belcekız hep kıyıyı, sevgilisini kollar. Delikanlı da geminin buralardan her geçişinde su almaya gelir. Böylece görüşür, sevişirler.

Bir gün gemi buralardan geçerken fırtına patlar. Genç, babasına burada korunaklı, havuz gibi bir koy olduğunu söyler. İhtiyar kurt ise oğlunun gönül macerasını bilmektedir. Oğlunun sevgilisini görmek uğruna gemiyi parçalamayı göze aldığını sanır. Dalgalarla birlikte kavga da büyür baba oğul arasında. Gemi tam kayalıklara çarpacakken kaptan bir kürek darbesiyle oğlunu denize atar ve dümene yapışır ki durumu görür. Deniz dönerek çarşaf gibi bir koya girmektedir. Oğlan orada ölür. Kayaların üzerinde sevdiğini bekleyen Belcekız da kendini kayalardan atıp ölür. İşte o gün bu gündür kızın öldüğü yere Belcekız, oğlanın öldüğü yere Ölüdeniz denir. Günün ilerleyişine göre rengi değişip duran deniz belki de bir oğlana bir kıza yanmaktadır.


Ulaşım ve konaklama 
Beldeye hem kara, hem deniz, hem de havayolu ile ulaşmak mümkündür. Antalya, İzmir, Ankara, İstanbul gibi merkezlerden Fethiye ilçesine düzenli otobüs seferleri yapılmaktadır. Dalaman Havaalanı da beldeye bir saat mesafededir. Fethiye Ölüdeniz arası 12 km'dir. 
Fethiye'den beldeye düzenli ulaşım imkânları bulunmaktadır.

Beldede nitelikli bir çok otel, pansiyon, ve kamp yeri mevcuttur. Her türlü deniz sporunun yapılabildiği beldede safari, dağcılık, yürüyüş ve rafting yapma olanaklarıyla birlikte Babadağ'dan 2000 metre yükseklikten " Yamaç Paraşütü" ile atlama imkânı da vardır.

Semtleri:

Hisarönü: Fethiye-Ovacık karayolu üzerinde, çam ormanları içerisinde yer alan, köy niteliğindeki bu semt, otel ve pansiyon olarak 3000 civarında yatak kapasitesi ile gelişmiş turizm merkezlerinden biridir. Daha çok İngiliz turistlerin ilgi gösterdiği sakin bir dinlenme köyüdür.

Ovacık: Ovacık şehir merkezine 6 km. uzaklıkta. Ölüdeniz’e uzaklığı 5 km'dir. Fethiye-Belceğiz-Ölüdeniz yolu üzerinda sağlı sollu pansiyon ve otellerin yer aldığı bu semt eski ve yeninin kaynaştığı bir turizm semtidir.

Belceğiz-Ölüdeniz: Ölüdeniz lagünün bulunduğu semttir. Kıyı bandı, Özel Çevre Koruma Kurumu Bsşkanlığı 'nca tanzim edilen Belceğiz'de modern tesisler yer almaktadır. Belceğiz semtinde her türlü konaklama yeme-içme ve eğlenme, halka açık plajlarada da her türlü su sporu yapma olanağı vardır.

Belceğiz'in güneydoğu devamında Kıdrak Milli Parkı'nda iyi düzenlenmiş bir kamp yeri ve ötesinde Uzunyurt köyü vardır.

Belceğiz'in kuzeybatısında fotoğraflar çokça yer alan Kumburnu ve Ölüdeniz yer almaktadır. Bu yöre 1978 yılında Milli Park olarak belirlenmiş olup, 1. derecede doğal sit alanıdır. Kumburnu günübirlik dinlenme plajı olarak kullanılmaktadır.


Görülmeye değer yerler: 

Kelebekler Vadisi: 8 Şubat 1995'de 1. derecede doğal SİT ilan edilen ve her türlü yapılaşmaya kapatılan kayalık ve çamlık vadide milyarlarca kelebeğin kayalarda, ağaçların gövdelerinde ve yapraklarında bulunup etrafı sarmasından dolayı bu ismi almıştır.

Vadiye ulaşım Ölüdeniz'deki sahilden kalkan teknelerle sağlanır.

Gemiler Adası: Ölüdeniz beldesinde batısında ve takriben 7 km. uzağındadır. Adada M.S. 5-13. yüzyıllarda yapıldığı anlaşılan

Bizans ve Roma devirlerine ait ev, depo, sarnıç ve kilise kalıntıları bulunmaktadır. Gemiler Adası, koruması gerekli tarihi değerlerden biridir.

Kaya Köyünün arkasındaki tepeyi aşarak gelen yol, sizi zeytin ve çam ağaçlarıyla çevrelenmiş bir başka güzelliğe, Gemiler Koyuna ulaştırıyor. Gemiler Koyunun tam karşısındaki kaplı St. Nicholas (Gemiler Adası) na bir tekne ile geçebilir ve Bizans döneminden kalma kalıntıları görebilirsiniz. 1990 yılında bir Japon Arkeoloji heyetinin Fethiye Müzesi ile birlikte başlattığı kazılarda gün ışığına çıkartılan buluntulardan, adanın erken Hıristiyanlık döneminde önemli bir ziyaret merkezi olduğu ve denizler azizi Nicholas’ın bu adada yaşadığı anlaşılıyor.


Antik çağda "Telmessos", yakın çağda "Meğri", 1934'den itibaren Fethiye adını alan ilçe Roma-Bizans devirlerinden kalma lahitler, ünlü Aminthas tapınak mezarı ve müze turistlerin ilgisini çeken mekânlardır. Fethiye halk pazarı da son zamanlarda ilçeye gelen yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olmaya başlamıştır.

Ölüdeniz'de günübirlik deniz turları

Fethiye sahilinde ve Ölüdeniz sahilinde bulunan teknelerle yapılan gezilerde Aya Nikola Adası, Gemile Koyu, Karacaören, 12 adalar ve Göcek'i gezmek mümkündür.


Yapılabilecek aktiviteler: 

Ölüdeniz'de yamaç paraşütü: 1975 metre yükseliğindeki Babadağ'dan deneyimli bir pilot eşliğinde başlayan serüven 30-40 dakikalık bir uçuştan sonra Belcekız Plajında tamamlanmaktadır. 1700 metre yükseklikteki uçuş noktasına ciplerle gidilmektedir. 25 km’lik toprak ve engebeli yol 50 dakika sürer. 1700 metrede rüzgar yeterli değilse, 1900 metreye çıkılır. Tulum ve kasklar takılarak, pilota ve paraşüte bağlı harness (oturak)a oturulur, pilotun paraşütü çekmesiyle paraşütler şişer, birkaç adımlık koşuyla açılıp yükselinir ve uçmaya başlanır. Deneyimli pilotlar yamaç paraşütüyle 3500 metre yüksekliğe kadar çıkabilmektedir ve havada 5 saat kalınabilmektedir. Yamaç Paraşütü organizasyonu yapan acentalar Ölüdeniz sahilinde bulunmaktadır.

Ölüdeniz'de su altı dalışı: Ölüdeniz Belcekız'da bulunan dalış acentaları ile günibirlik ve haftalık turlar düzenlemektedirler. Bu turlarla dalış sertifikaları almak mümkündür.


Fethiye-Ölüdeniz haritası

 Nerede Kalırım ?  

ÖLÜDENİZ'DE KONAKLAMA ve Online Rezervasyon için bakınız:




30 Mayıs 2013 Perşembe

Datça

DATÇA HAKKINDA

Datça Güney Batı Anadolu'da, Ege denizinde, Gökova ve Hisarönü körfezleri arasında bir yarımadadır.Yarımadanın batı ucu olan Deveboynu Akdeniz'le ,Ege denizinin ayrıldığı yeri belirler.Yarımada sayısız koyları ve uzun sahil şeridinden dolayı yat turizmine çok uygundur.Yarımadanın en dar noktası olan Balıkaşıran bir giriş kapısıdır ve sağlı,sollu denizi görürsünüz.

M.Ö. II. bin'den başlayarak yerleşim yeri olan Datça (Reşadiye) Yarımadası, yüzyıllarca değişik toplumların, kültürlerin gelip geçtiği, izlerini bıraktığı bir dünya cenneti. 

 Datça Tarihi

1928 yılında ilçe olan Datça’nın tarihi çok eskilere dayanıyor. Antik Çağ’da Knidos adıyla anılırken, 6. yüzyılda Lidyalıların daha sonra da sırasıyla Dorların, Perslerin, Büyük İskender’in, Roma İmparatorluğu’nun ve Bizans İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiştir. 12. yüzyılda Selçukluların bu muhteşem topraklara hükmetmesinin ardından Osmanlı egemenliğiyle tarih sayfalarında yer almıştır. 
Tarihi Knidos şehri, döneminin en önemli kültür, sanat ve bilim merkezlerinden biri sayılıyordu.

Havası her derde çare oluyor 
Nem oranı sıfır bir yer hayal edin. Doğası ve yeşillikleriyle tertemiz, senenin 300 günü güneşle parıldayan masmavi bir gökyüzü düşünün. Sıcak yaz günlerinde bol oksijeniyle yüzünüze vuran serin rüzgarı hissedin. Ve şimdi de Türkiye’nin en güneybatı ucuna gidin. İşte ordasınız...
Ünlü coğrafyacı ve tarihçi Strabon’un dediği gibi; “Tanrı, yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını istiyorsa Datça Yarımadası’na bırakır.” Tarihin en eski tıp okullarının kurulduğu, insanların şifa bulmak için geldikleri Datça; hala doğallığını koruyor.

GENEL ÖZELLİKLERİ
Datça'yı çoğumuz henüz tanıyor, ya da hiç tanımıyoruz ama, tarihi çok eskilere uzanıyor. Bizlerin, yolu virajlı diye gitmeye üşendiğimiz Datça'ya Mısırlılar, Hititliler, İskitler, Asurlular, Dorlar, Persler, Spartalılar üstelik yol yok, iz yokken gitmeye üşenmemişler. Büyük İskender bile işi gücü bırakmış, havasını teneffüs etmeye, denizinde serinlemeye buralara gelmiş. Datça'da hangi taşı kaldırırsanız altından tarih çıkıyor. Dorlar, burada 50 kadar yerleşim yeri kurmuş. Yarımadanın nüfusu 100 binin üzerine çıkmış. Aradan 2 bin 700 yıl geçmiş, bugün nüfusu taş çatlasa 40 bin ila 50 bin arasındadır. Eskinin insanları gerçekten yaşanacak yerleri bizden iyi biliyorlarmış. Datça'nın havası her derde deva. Çünkü nem oranı sıfır, oksijen oranı çok fazla. Yarımada kalp ve romatizmal hastalıkları olanlar, dolaşım bozukluğu ve tansiyondan şikayeti bulunanlar için adeta doğal hastane...
Datça'nın çevresinde karadan veya denizden gidebileceğiniz birbirinden güzel pek çok yerleşim yeri ve koylar var. Palamutbükü, Mesudiye, Adatepe Koyu, Mağara Koyu, Kargı Koyu, Çiftlik Limanı, Kuruca Bükü, Akvaryum Koyu bunlardan sadece birkaçı... 
Bu arada Knidos'a da uğramayı sakın unutmayın. Datça’da tarih ve deniz iç içe. Günlük tekne turlarıyla giderseniz, hem diğer koylarda da denize girer, hem de zevkli bir yolculuk yapmış olursunuz. Datça'yı tertemiz bir hava soluyarak, sessiz sakin bir tatil yapmak isteyenlere şiddetle öneririm fakat eğlence hayatını ön planda tutan arkadaşlar için uygun olmayabilir. Datça'nın yolu, çevresindeki dağları kaplayan çam ormanlarının içinden geçiyor. Sağ tarafınızda deniz, sol tarafınızda manzara... Herhalde böyle bir yerde sizden mutlusu olamaz.
Datça’nın en canlı noktası, yat limanının çevresi. Hergün çok değişik tipte tekne gördüm bu limanda. Teknelere de servis veren her türlü alışveriş yeri dağılmıştır liman çevresine. Hem liman çevresinde, hem de şehir merkezine açılan caddelerde kaliteli lokantalar, renkli barlar mevcut. 
Ege ile Akdeniz’in buluşma noktasıdır Datça. Marmaris’ten batıya uzanan 70 Km. uzunluğundaki Datça Yarımadası’nın bir yüzü Akdeniz’e, bir yüzü Ege’ye bakar. Knidos antik kentinin bulunduğu yarımadanın uç noktasına gidenler, iç limanın Akdeniz, dış limanın Ege suları olduğunu bilip, heyecanını duyabilirler bu keyifli yerin.

 NELER YAPILIR
Gezilecek yer olarak Datça'nın pazar yerini öneririm herkese. Datça insanı el sanatı konusunda epey başarılı. En değerli sanatı iğne oyasıdır. Motifli büyük eşya örtüleri meşhurdur. Herkese hitap edebilecek çeşitlilikte hediyelik eşya mevcuttur. Datça'nın pazar yeri her çeşit misafirin uğrak mekanıdır. 
Yelken,sörf gibi su sporlarına meraklılar için merkezin biraz dışındaki 'PERİLİ KÖŞK' biçilmiş bir kaftan. Kurbağaadam brövesi almaya hak kazanmış DHO öğrencileri ve dalış sporuyla ilgilenenlere sesleniyorum. Datça’da dalış kulüplerinden biri şehir merkezinde, diğeri Datça Aktur’dadır. Dalış yapmak isteyenler bu iki merkezden birini tercih edebilirler. Bunların yanı sıra Özbel mevkiindeki Villa Datça’nın su sporları etkinliklerinden de yararlanabilirsiniz.

Datça ve çevresini daha iyi tanımamıza yardımcı olan en güzel organizasyon çevre turlarıdır. Koylara karadan ve denizden teknelerle günübirlik turlar yapılıyor. “Gezi benim için önemli değil, benim önceliğim güneşlenmek, kızgın kumlara uzanmak” diyorsanız, isteklerinize karşılık verebilecek çok güzel plajları var Datça’nın. 
Datça'nın bademi ile meşhur olduğunu Datça'da öğrendim. Tadına baktım, gerçekten çok lezzetli. Yöre halkı kuru incirin içine bir ya da iki adet badem koyup fırınlayıp, balla karıştırarak kavanozlarda “ballı badem” adıyla sürüyorlar pazara. Yemek konusundaki diğer bir ilginç husus ise; salyangoz yemeğinin çok popüler olması. 

 DATÇA’YI KEŞFET

Tarihi, antik kentinde yaşayın 

Knidos: Datça’nın 35 km uzağında, en batı noktasında bulunan bu tarihi mekan; ‘Çıplak Afrodit’ eseriyle ünlenmiştir. Praksiteles’in bu heykelinin önemi, dünyada bulunan ilk çıplak tanrıça heykeli olmasıdır. Ayrıca amfitiyatro, Akropolis, Demeter Mabedi ve güneş saati hala görülebilen tarihi eserlerdendir. 
Buranın bir diğer özelliği de hem Akdeniz’den hem Ege’den denize girebileceğiniz tek nokta olmasıdır. Özellikle Mavi tur yapanların uğrak yerlerinden biridir. 
Eğer yaz aylarında ziyaret edecekseniz deniz yolunu kullanmanızı öneriyoruz çünkü karayolu – özellikle son kısımları – hiç iyi durumda değil. 

Hızırşah Köyü: Selçuklu zamanından kalma cami görülebilecek en önemli eserdir. 

Reşadiye (İskele Mahallesi): 200 yıllık bir tarihe sahip Mehmet Ali Bey Konağı görülmeye değer yapılar arasında yer alıyor. Ayrıca büyük cami de Reşadiye’de görebilecekleriniz arasındadır. 

Koylarında geçireceğiniz zamana doyamayacaksınız 
Yüzerken başınızı aşağıya çevirdiğinizde yüzen balıkları görebileceğiniz temizlikte, masmavi sulara sahip bu koylar; unutulmaz bir eğlenceyi ve dinlenceyi bir arada sunuyor. Bir diğer şansınız da hem Akdeniz’e hem de Ege’ye girebilecek kumsallarda bulunmanız olacaktır. 

Mesudiye Köyü: Knidos yolu üzerindeki bu bölge, Kızılbük Koyu’nun da aralarında bulunduğu 3 koyu bünyesinde barındırıyor. Enfes bir limana sahip Hayıtbükü ve Ovabükü de Mesudiye Köyü’nün diğer koylarıdır. 

Palamutbükü: Tertemiz deniziyle sizi adeta büyülecektir. Datça’ya 30 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Açıklığında küçük bir ada bulunan bu koyun kumsalı kum ve çalıdan oluşmaktadır.

Kargı Koyu: Datça’ya 4 km. uzaklıkta yer alıyor. İri taneli kumu ve sakin sahiliyle huzur veren bir koydur.  Şehirden uzak olmayan Kumluk Plajı, Hastane Altı Plajı, Taşlık Plajı ve Şifalı Göl de diğer seçeneklerdendir. Ayrıca dalış ve sörf meraklıları da Datça’da yer bulmakta zorlanmayacaklardır. Muhteşem denizi ve sürekli esen meltem rüzgarlarıyla aktif tatil arayanlar için Datça daha da çekici hale gelebilir. Tatilinizi sadece deniz ve sessizlik olarak düşünmeyin. Size sunulan ve keyfine varabileceğiniz birçok seçenek var. 

TADINA BAK
Datça’da deniz kenarında balık keyfi yemenin dışında, değişik tatlara hazır olun. Bu tatların ilk başında Datça bademi gelir. Datça bademi, Türkiye’de oldukça meşhur olan lezzetlerden bir tanesidir. Datça’da bademlerin bir çok çeşidi vardır. Nurlu’su, ak’ı, dedebeğ'ı kababağ’ı gibi değişik çeşitleri vardır. 

İncirli Badem: İncirin içine badem koyup fırında pişirilen tatlıya deniliyor. Ve İncirli Badem’e bal karıştırarak yapılan lezzete ise Ballı Badem adı verilmektedir. Bu tatları halk pazarlarında ve yol kenarlarında kolaylıkla bulabilirsiniz. Ayrıca bu tatlı lezzetlerin doğal birer enerji kaynağı olduğunu da unutmayın. 
Tatlılardan bahsettik ancak, Datça’da gün boyunca tatlı yemeniz gibi bir şey söz konusu değil tabii ki de! Biraz da Datça yemelerini anlatmak gerekirse, ilk olarak "keşkek" ten bahsetmek gerekir. Keşkek Datça’da özellikle düğünlerde yapılan, pilav tarzında bir yemektir. Keşkek oldukça zahmetli bir yemektir, çünkü buğdayı malzemeleri oldukça itinayla seçilmeli ve pişirilmesine de bir o kadar özen gösterilmelidir. Datça’da yemekler genellikle değişik otlardan ve bitkilerden yapılır, ve özellikle bu değişik bitkilerden yapılan çaylar Datça’da oldukça revaçta olan içeceklerdir. 
Sizde gittiğiniz yerlerde yöreye özgü yemekler yiyerek o yeri daha iyi tanıyacağınızı düşünüyorsanız Datça’da Karavile( Salyangoz), Kışıyak, Otlu, Dallampa gibi adı gibi kendi de oldukça ilgi çekici olan yemeklerin tadına bakmalısınız. 

SATIN AL
Datça’da satın almak için bir çok ürünün arasında ilk olarak dikkatinizi çekecek olan şeyler, iğne oyaları olacaktır. Datça’da kullanılan has ipek dokumalar, evlerde yetiştirilen ipek böceklerinden elde edilmektedir. Datça halkı el sanatlarına oldukça değer vermektedirler. Binalar restore edilerek El Sanatları Merkezi’ne dönüştürülmüştür. El emeği olan ürünleri, başta Sanat Merkezleri olmak üzere, halk pazarlarında da kolaylıkla bulabilirsiniz.


DATÇA’YA NASIL GİDİLİR? 
İstanbul’dan 963 km., Ankara’dan 840 km. ve Muğla’dan 134 km. uzaklıkta bulunan Datça’ya karayoluyla ulaşabilme imkanlarınız çeşitlidir. İstanbul, Ankara ve İzmir’den direk otobüs seferleri mevcuttur. Ortalama otobüs seferleri 14 saat sürmektedir. 
Eğer otomobille gitmek tercihinizse, ünü iyice yayılmış virajlı yollardan geçmek zorundasınız. Tehlikeli olmasının yanında muhteşem manzaralara sahip bu yolda özellikle gece yolculuk edecekseniz yavaş gitmenizi öneriyoruz. Ortalama yolculuk 11 saat sürmektedir. 
Mayıs-Ekim ayları arasında, Bodrum’dan kalkan feribotlar da bir diğer seçeneğinizdir. Yaklaşık 4 km. süren bu yolu deniz üzerinde almak değişik bir yolculuk olabilir. 
Havayoluyla büyük şehirlerimizden Bodrum’a uçup, oradan karayoluyla ya da denizyoluyla Datça’ya ulaşmanız da mümkündür. 

 DATÇA'YA ULAŞIM
Kara yoluyla ulaşım : Dalaman havaalanından gelişlerde; taksi ile direk Datça'ya gelebilir veya Marmaris'ten her saat başı kalkan midibüslerle Datça'ya ulaşabilirsiniz. Datça - Marmaris arası 70 km olup 1 saat sürmektedir. İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerden direk otobüs seferleri de vardır. Otogardan şehir içi servisleri yapılmaktadır.
Deniz yoluyla ulaşım : Bodrum'dan, Nisan ile Kasım ayları arası, günde iki kere sabah ve akşam üstü olmak üzere arabalı feribot seferleri vardır.

Datça haritası


 Nerede Kalırım ?   

DATÇA'DA KONAKLAMA ve Online Rezervasyon için bakınız: